Evrendeki 5. yaşım. Üzerimde, o zamanlar varolan Penyelux mağazasından alınan beyaz üzerine mavi çiçekli içi pamuklu, beni sıcacık tutan geceliğim, ayaklarımda yine Penyelux'ten alınan kırmızı üzerine beyaz çiçekleri olan terliklerim. Elimde annemin güzelce dilimlediği şeftalilerin olduğu meyve tabağı. İçimi huzurla dolduran güzel evimizde salona doğru yürüyordum ve birden ölüm geldi aklıma. Ne oluyorduk ölünce? Koca bir delik açıldı içimde. Neyle avutacağımı bilemedim kendimi. Meyve tabağımı orta sehpanın üzerine bırakıp yüzüstü yere uzandım ve içimi acıtan bu boşluktan kurtulmak için sorunun yanıtını bulmaya zorladım kendimi. Bir türlü bulamıyor, bulamadıkça içim kıyılıyordu.
Ne zaman ölüm gelse aklıma aynı kıyım devam eder içimde ve ben o günden beri şeftaliyi ayrı bir sever, ölümden aynı derecede korkarım...
5 Kasım 2010 Cuma
31 Ekim 2010 Pazar
Gelin - Kaynana
Gelin der ki "Annemin yanına gidiyorum ben."
Kayınvalide sorar "Neden?"
Gelin yanıt vermek ister "Annem olduğu için..."
Kayınvalide sorar "Neden?"
Gelin yanıt vermek ister "Annem olduğu için..."
27 Ekim 2010 Çarşamba
Baba(m)
Baba(m)ın beni sevdiği günleri özlüyorum. Kucağına oturtup, küçücük ellerimi avucunun içine alıp sevmesini, yanağımı ısırmasını...
Sen beni sevmekten ne zaman vazgeçtin baba? Ne zaman vazgeçtik birbirimizi sevmekten...
Sen beni sevmekten ne zaman vazgeçtin baba? Ne zaman vazgeçtik birbirimizi sevmekten...
21 Ekim 2010 Perşembe
Özlem...
Bir babaannenin sıcacık, içten kucaklamasını özlüyorum bazen. Bazen de bir dedenin sevgi dolu, deniz mavisi gözlerinde kaybolmayı.
Ne zaman gidersem gideyim, içimi huzurla dolduran evini özlüyorum babaannemin. Her sabah okula giderken beslenme çantama hazır meyve suyu paketlerinden atmaktansa, taze sıkılmış limonata hazırlamasını. Geceleri O'nun koynunda uyumayı,
ayaklarım hiç üşümesin diye kendi bacaklarının arasına almasını, nefesini özlüyorum. Uyandığımda yaşadığına emin olmak için dinlediğim kalp atışlarını. Birlikte pencereden dışarı bakmayı. Kırmızı toz biberli yumurta yapışını izlemeyi. Uyandığı andan yatana kadar hiç kapatmadığı radyosundaki melodileri dinlemeyi. Yumuşak tenini, sesini, gülerken zıplayan göbeğini, mutluluklarını, hüzünlerini, tedirginliklerini, dualarını özlüyorum....
Ne zaman gidersem gideyim, içimi huzurla dolduran evini özlüyorum babaannemin. Her sabah okula giderken beslenme çantama hazır meyve suyu paketlerinden atmaktansa, taze sıkılmış limonata hazırlamasını. Geceleri O'nun koynunda uyumayı,
ayaklarım hiç üşümesin diye kendi bacaklarının arasına almasını, nefesini özlüyorum. Uyandığımda yaşadığına emin olmak için dinlediğim kalp atışlarını. Birlikte pencereden dışarı bakmayı. Kırmızı toz biberli yumurta yapışını izlemeyi. Uyandığı andan yatana kadar hiç kapatmadığı radyosundaki melodileri dinlemeyi. Yumuşak tenini, sesini, gülerken zıplayan göbeğini, mutluluklarını, hüzünlerini, tedirginliklerini, dualarını özlüyorum....
20 Ekim 2010 Çarşamba
Mouse Sen Şimdi Neden Oradasın, hıııı?
Gü-zeelll, sıcacık bir fincan kahve, bir tablet çikolata, sessiz bir ev, bu sessizliğin içinde sana eşlik eden güzel bir müzik ve bilgisayarın... Bir insan başka ne ister ki. MOUSE. Kullanmam kullanmam ama şimdi kullanacağım tuttu ve mouse diğer koltuğun üzerinde. Kalkıp almak nassııllllll zor geliyor. Şimdi ben evrene seslensem yerimden kalkmadan mouse bana gelse diye, nasıl olur bu hııı nasıl, sorarım sana evren. İlle de tutturursan sen iste ben veririm diye, bunun tek bir çözümü olur bu saatte. Kocacık uyanır, salona gelir veeeee bana mouse'u verir. Biliyorum bencillik ediyorum ama hadi uyandır ;))
18 Ekim 2010 Pazartesi
Yediklerinin Baş Parmağında Toplanacağını Sanan Küçük Aptal
Henüz doğru mantık kurmayı hiiiiiç bilemediğim yaşlarımda yemek yerken, aklıma yediklerimizin nereye gittiği takıldı. Küçücüğüm, neden büyüklerime sormak yerine kendi kendime bulmaya çalıştım bugün itibari ile hala anlamış değilim. Bir an dank etti, ayak baş parmağımızda toplanıyordur herhalde dedim, aşağıdaki en uç nokta o. Elimdeki kaşığı bırakıp çorabımı çıkardım ve sol ayak baş parmağıma baktım büyümüş mü diye. Sağ!lak olak ben neden sol ayak baş parmağıma baktığımı da bilmiyorum tabii, o zaman da bilmiyordum şimdi de bilmiyorum. Henüz büyümemişti ama büyümesinden korkuyordum ve yemeyi bıraktım. Tabii sonra anne baba baskısı neden yemiyorsun dırdırı konuyu açığa çıkardı. Yediklerimizin asssla ayak baş parmağımızda toplanmayacağını öğrenmiş oldum. Yaw ben küçükken salakmışım yahuu :)
11 Ekim 2010 Pazartesi
Alll-cam O Yerlerden Sana Mor Yazma
Uzun süredir Türkçe müzik dinlemiyordum. Son zamanlarda da sardı, sürekli Power FM dinliyorum ve bir sürü güzel şarkı doladım dilime. Onlardan biri de "Mor Yazma". Çok keyifleniyorum dinleyince :))
8 Ekim 2010 Cuma
Ekşimiş ve Küflenmiş Sandığım Yoğurt Aslında Süzmeymiş
Evliliğimizin ilk günleri. Akşam yemeklerimizi kaynınvalidem ve kayınpederim ile birlikte yiyoruz. Ve her zaman yemekte içecek olarak ayran da oluyor.
Ayran varken hazır içecekleri tercih etmediğiminden ayran istiyorum her defasında ve her defasında da zorlanarak, yutkunarak içiyorum ayranı. Çünkü ayran öyle ekşi öyle ekşi ki nasıl bir yoğurttan yapıldığını düşündükçe midem bulanıyor ama henüz herkese yabancı olduğumdan inanılmaz sıkılıyorum, bunu dile getirmekten çekiniyorum ve istemeye istemeye de olsa içiyorum ayranımı. Böyle bir ayran yapılsa yapılsa ekşimiş ve muhtemelen de üzeri küf tutmuş bir yoğurttan yapılmıştır diye düşünüyorum.
Bir kaç zaman böyle devam etti. Bir gün kayınvalidem ayran yaparken rastgeldim. Kullandığı yoğurt oldukça taze görünüyordu ama normal yoğurtlara oranla kıvamı yoğundu. Meğersem ayran yaparken süzme yoğurt kullanıyormuş ve bu nedenle de ekşiymiş. Bunu öğrenince içim inanılmaz ferahladı ve psikolojik olarak da rahatladığımdan zamanla keyifle içmeye başladım ayranı. Ve artık normal yoğurttan yapılan ayrandan bir tat alamıyorum, ille de süzme yoğurttan yapılmış olsun istiyorum.
Hatta buradan kutu ayran imalatçılarına sesleniyorum. "Lütfen süzmeden de ayran yapar mısınııııız?" :))
Ayran varken hazır içecekleri tercih etmediğiminden ayran istiyorum her defasında ve her defasında da zorlanarak, yutkunarak içiyorum ayranı. Çünkü ayran öyle ekşi öyle ekşi ki nasıl bir yoğurttan yapıldığını düşündükçe midem bulanıyor ama henüz herkese yabancı olduğumdan inanılmaz sıkılıyorum, bunu dile getirmekten çekiniyorum ve istemeye istemeye de olsa içiyorum ayranımı. Böyle bir ayran yapılsa yapılsa ekşimiş ve muhtemelen de üzeri küf tutmuş bir yoğurttan yapılmıştır diye düşünüyorum.
Bir kaç zaman böyle devam etti. Bir gün kayınvalidem ayran yaparken rastgeldim. Kullandığı yoğurt oldukça taze görünüyordu ama normal yoğurtlara oranla kıvamı yoğundu. Meğersem ayran yaparken süzme yoğurt kullanıyormuş ve bu nedenle de ekşiymiş. Bunu öğrenince içim inanılmaz ferahladı ve psikolojik olarak da rahatladığımdan zamanla keyifle içmeye başladım ayranı. Ve artık normal yoğurttan yapılan ayrandan bir tat alamıyorum, ille de süzme yoğurttan yapılmış olsun istiyorum.
Hatta buradan kutu ayran imalatçılarına sesleniyorum. "Lütfen süzmeden de ayran yapar mısınııııız?" :))
7 Ekim 2010 Perşembe
Karnımda Büyüyen Karpuz Çekirdekleri
Henüz belki de okula bile başlamadığım zamandan bir gün. Annemin kestiği karpuzları yiyoruz. Abimin tabağında tek bir karpuz çekirdeği bile yok ve neredeyse tabağındakilerin 3/2'si bitmiş durumda. Oysa ben hala ilk dilimdeyim. Karpuz çekirdeklerini didikleyip çıkarıyorum karpuzun içinden. Abime endişeli endişeli soruyorum neden çekirdeklerini de yediğini, midesinde bir karpuzun büyümesinden korkup korkmadığını. O da bana bir prf. edasıyla yanıt veriyor "korkmana gerek yok, midemizde toprak olmadığı için karpuz da büyüyemez, çekirdeklerini yiyebilirsin..." :))
Nerden Çıktı Bu Blog?
Son günlerde aklıma kısa kısa anılarım geliyor. En çok da çocukluğuma ait olanları hatırlamak mutlu ediyor beni ve bir kaç yıl sonra yine hatırlayabilecek miyim ya da iyice yaşlandığımda, diye merak ediyorum. Merakta kalmaktansa yazmaya, böylece anılarımı bir kez daha kendime anı yapmaya karar verdim. İleride okuyunce belki hüzünlendirecek belki mutlu edecek bu anılar beni ama her defasında beni bana hatırlatacak...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)